Friday, March 28, 2008

Bitmeyen film: Science vs. Religion

Gectigimiz eylul ayinda Ingilizler, binbir tartisma arasinda ve bir yigin sarta bagli olmak uzere, insan ve hayvan hucrelerinin embriyo seviyesinde ciftlestirilmesine izin veren bir kanuna yesil isik yakmisti. Bilimadamlari, cogunlugu insan hucrelerinden olusan kok hucreler yaratip bunlari Diyabet ve Alzheimer gibi olumcul hastaliklarin tedavisinde kullanmak istiyordu. Tabii basta Kilise olmak uzere belli basli kuruluslar hemen itiraz ettiler: yaratmak insanin isi degil, ve ayrica insan ve hayvan hucreleri birlestirilse insanin olaganustu yapisi bozulabilir! Tabii kilise’den cikan bu fetvalar tabloid basina Dr. Moreau’nun adasindaki yaratiklarin fotograflari halinde yansidi. Hemen yari insan yari hayvan irk’in dunyayi nasil ve ne zaman ele gecirecegi tartismalari Hollywood’u bile kiskandiracak sekilde gorsel medyada islenmeye basladi. Hatta araya mutant savaslari senaryolari serpistirilmeye baslandi.

Bunun uzerine bilimadamlari embriyolarin sadece ve sadece %0.1’inin hayvan hucrelerinden gelecegini ve bilime hizmet ettikten 14 gun sonra yok edileceklerini yinelemeye basladi. Yani, embriyolar neredeyse (!) insan gibi olacagi icin “insanoglunun olaganustu yapisi” bozulmamis olacakti. Ve 14 gun icinde yokedilecekleri de yasayla sabitleneceginden farelerle beslenen kuyruklu komsulariniz olmayacakti. Ama Science vs. Religion filminin bilmemkacinci tekrari olan bu senaryo burada bitmedi tabii. Kilise hemen karsi ataga gecti ve bu kez embriyolarin 14 gun icinde yokedilmesine takti: yaratmak nasil insan isi degilse yoketmek de oyleydi. Sonucta bunun kurtajdan ne farki vardi ki?

Amaci insanliga hizmet olan bu iki olgunun yuzyillardir bu kadar siklikla neden karsi karsiya geldigini anlamak gercekten zor. Alzheimer’i tedavi etmenin (veya en azindan bu yolda calismanin) insanliga hizmet edecegini savunur bilim. O zaman din baska birseye mi hizmet ediyor? Objektif yaklasip bir de soyle dusunmeye calisiyorum: Belki de alzheimer’in tedavi edilmemesi gerekiyor (?). Cunku o zaman herkes daha uzun yasayacak, insanlarin yasamalanlari kisitlanacak vs. vs. Belki de din bunun olacagini ongorerek karsi cikiyor. Ama bunu ongormek din icin ne kadar normal ise, bir hastaligin varligindan haberdar olup onu tedavi etmemeye calismak da bilim icin o kadar absurd.

Sonucta, biz bu filmin degisik bolumlerini seyretmeye surekli devam edecegiz galiba…

2 comments:

Yesim Arpat said...

Ne tesadüf. Biz de buna benzer muhabbetler yaptık Pazar kahvaltısında Şövalye'yle.

İnsanların aklının basmadığı şeyi tanrı sayma mefhumundayız hala, diye. Bu yaratma işi de aklın basmadığı şey ya. Ondan bir tanrısallık var durumda. İnsanlar da yaratmaya başlıyorlar. Kilise istemez tabii kendi tanrısına denk duran bir başka 'tanrı'.

Lakin benim gene de kafam karışık. Yani tamam ha iki insan hücresi ha hayvan-insan neyse. Tek tek hücrelerdeki hayat ile birleşinceki hayat yani o 'hayat' denen şeyin başlangıcı nereden, onu merak etmekteyim. Bu tıpkı vaktiyle bir ateş yakıldı ve o ateş evrile evrile yanmaya devam etmekte ve sönmemesi sağlanmakta. Da sanki yine o ilk kıvılcım acaba nasıl yakıldı?

Sonuçta bahsi geçen örnekte insanların yarattığı şey yine var olan iki şeyi kombinlemek. Yoktan var etmek değil.

Sawyer said...

ilk once gaz ve toz bulutu vardi hafiye, yorma sen arastirmaci beynini bu dimonik seylere ... dermisim, ve hafiye moss'da yaptirdigi (yakin diye soyluyorum yanlis anlama!) tirnaklariyla beni cirmalarmis! :)
ozledim sizleri...